Yurtdışı edilmek, Federal İdari Mahkemesinin, Türklerin, EuGH C -37/98 ; EuGH C

Anzeige Werbung Kanzleien Anzeige

Yurtdışı edilmek

Yurtdışı edilmek bir insan için sosyal hayatının sona ermesine ve aile bağlarının kopmasına yol aça bilecek kadar bir ciddi işlemdir. Savcılık göçmenlere karşı açılan ceza davalarını yabancılar dairelerine bildirir. Dosya kabarır ve yabancılar dairesi ceza davaların sonuçunu değerlendirerek yurtdışı edilmesine karar verebilir. Burda verilen kararların çoğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 8nci maddesine aykırı olduğunu düşünüyorum.

Bir başka yazıya şöyle bir başlangıç seçmiştim:
Beklenen karar -Türklerin sınırdışı edilmesi artık zorlaştırıldı. O yazı Federal İdari Mahkemesinin (Bundesverwaltungsgericht) 03.08.2004 tarihinde verdiği bir karar üzerineydi ve kısacası şöyle özetlenebilirdi:

Uzun süredir Almanyada yaşayan oturum statüsünü işyerine veya türkiyeli ailesine bağlayan bir türk vatandaşının oturum müsadesinin geri alınması yeya sınırdışı edilmesi yasal olarak zor. İkamet kanunu (Aufenthaltsgesetz) artık türkler için kısmı olarak uygulanmalıdır.

Avrupa Divan mahkemesinin (EuGH) , Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM), Almanya Federal İdari ve Anayasa Mahkemelerinin son aylarda verdiği bir çok kararlar hukuk dünyasında ve bunun dışındada fazla yer almadı. Sanki Avrupa Birliği çok uzakta ve gündemimizi etkilemeyen bir suni yaratık gibi yaklaşılır. Oysa tam ortasında yaşamıyor muyuz?

Bunun ne kadar yanlış olduğunu aşağıdaki örnekler gösterecektir.
Başka bir gerçekte şudur: Türkiye AB sürecinde çok hatalar yapmıştır.

Bundan birisi imzaladığı ve türkiyelileren haklarını genişletten sözleşmelere sahiplenmemesidir. Türkiye ve AB arasındaki 1963 Ankara Sözleşmesi  1970 Katma Protokolü ve 1980 Ortaklık Sözleşmesinin yarattığı haklar aranmamıştır. Türk vatandaşları mahkemeler önünde yanlız bırakılmışlardır.
Örneğin 1980de Almanya türklerin için vize uygulamasına başladığında Türkiye tarafından müdahale edile bilinirdi.  

Bu uygulamanın Katma protokölünün standstill ilkelerine aykırı olduğu savuna bilinirdi ve hukuk yoluna başvura bilinirdi. Hollandalı İsmail Güneşin bu yıl açtığı dava tüm türk vatandaşlarının ABye vizesiz girme imkanına yol açabilir. Verilecek karar belki türkiyelilerin 1980 öncesi gibi Almanyaya vizesiz girme hakkına yol açabilecektir. Avrupa Divan Mahkemesinde açılan davaya türk devleti müdahil olarak katılması ke kendi görüşünü bildirmesi gerekir.

Yukarıdaki sayılan mahkemeler türkiyelilerin Almanyada ve ABde  hukuki statüsünü genişletten kararlar veriyorlar. Bu kararları hem yabancılar dairesi karşısında hemde mahkemeler karşısında savunmak gerekir. Aksi halde kararlar uygulanmıyacaktır. Sadece bir kaç örnek davaların özetini sunmak ve türkiyelilerin hukuku statüsünde bir genişletme olduğunu açıklamak istiyorum.

Savaş davası, EuGH 11.05.2000 C -37/98 ; Abatay davası, EuGH 21.10.2003 C -317/01

Katma Protokolü miletlerarası bir sözleşmedir. 23.11.1970 de Brükselde imzalandı. Savaş davasında ilk defa standstill ilkesi uygulandı. İmzayı atan taraflar standstill ilkesiyle yasal statünün ?dondurulmasına? imza atmışlardır. Yani imza atıldıktan sonraki yasal değişikler getirildiğinde hukuki statünüz ve edindiğiniz haklar 23.11.1970 öncesinin altına düşemezdi. 

Federal İçişler bakanı bu kararın sadece kısmı olarak hizmet sektöründe (Dienstleistung) ve araştırmacılar, sporcular, sanatcılar (artist, yazar, müzisyenler) için uygulanacağını açıkladı ve bu kişiler iki ay vizesiz Almanyaya giriş yapabileceğini ve hizmet vere bileceği bildirildi (25.09.2001 ? dosya no A 2 ?125- 135/37). 

Sanırım İbrahim Tatlıses, Sezen Aksu veya Orhan Pamuk gibi sanatçılar/yazarlar Almanyaya vizeyle giriş yapmışlardır. Hukuken gerekmeyen bir vizedir bu. Konser ajentaları, sanat ajentaları bu konuda konsoloslukları uyarmaları gerekir.

Abatay kararıyla Avrupa Divan Mahkemesi bu standstill ilkesi tır şöförlerin (nakliye için) vizesiz Almanyaya gire bileceğini ve Almanyada sefer yaptıklarında eskisi gibi çalışma müsadesinin gerekmediğini açıklık getirdi.

Bu kararlara dayanarak İsmail Güneşin bu yıl açtığı davada türk vatandaşlarının turist olarak vizesiz giriş yapabilmerinde umut var.

Çetinkaya EuGH 11.11.2004, C- 467/02; Dörr/Ünal EuGH 02.06.2005, C-136/03 ve Ergül Dogan 07.07.2005, EuGH C-383/03 davaları

  • Almanyada doğan bir türk gençin cezalandırıldıktan sonraki gelişmesi mahkemenin vereceği karar gününe kadar ciddiye alınması gerekdiğini.
  • 1/80 Ortaklık sözleşmesinden faydalana bilecek bir insanın verilen kararın kesinleşeceğe gününe kadar Almanyada kala bilmesine.
  • Bir türkiyeli isçinin cezaevine alınsa bile AB Türkiye sözleşmesinin 6ncı maddesinin edindiği haklarını kaybetmediğini açıklıyor.
  • Yurtdışı edilmesi sadece ortaklık sözleşmesinin 14 nci maddsine göre karar verilebiliyor ve kişinin sadece geçmişteki davranışları değil son mahkeme gününe kadar gelişmesi göz önünde bulundurulması bildiriliyor.
  • Toplumu koruma gibi bir genel amaçla yurtdışı edilmelerinin yanlış olduğunu açıklık getiren kararlar. Sadece kişinin kişisel davranışları ve geleceğe yönelik gelişmesi dikkate alınması gerekir.

AİHM mahkemesinden sırf iki kararı örnek göstermek yeterli.

Keleş davasında AİHM 27.10.2005 ? 32231/02 bir kişinin ömür boyu yurtdışı edilmesini zorlaştırmıştır ve ülkesine gönderildiği takdirde kişinin durumu ne olacağını değerlendirelmesinin gerekli olduğunu söylemiştir. Bu karar özelikle ikince nesil için aşırı derecede önemlidir. Rus vatandaşı Sissojevanın Letonyaya karşı açtığı davadada AİHM 16.06.2005 tarihinden bir kişinin yurtdışı edilmesi istenildiğinde bu kişinin o ülkeye çitil atıp yerleşmişliği önemli bir kişisel haktır diye ve oturma müsadesinin verilmesinde dikkate alınmasını gerekdiğini bildirmiştir.

Avukat Ünal Zeran, Hamburg