Avrupa Adalet Divanı Türk Vatandaşları’na adım adım vizesiz Avrupa (Almanya) yolunu açıyor.
ATAD 19.02.2009 tarihinde Soysal ve Savatlı davasında gündemi heyecan altında tutan kararını verdi.
Kararla ilgili konuyu tekrarlamanın bir anlamı yok. Altaki Iktisadi ve Kalkınma Vakfı Hukuk uzmanı Sayın Ahmet Burak Bilginin değerlendirmelerine tamamen katılıyorum ve sizlerle paylaşmak istiyorum. Almanya açısından iki önemli noktayı eklemek ister ve hukuki mücadelinin devam etmesinin gerekdiğini vurgulamak istiyorum.
Birincisi Turistlerin durumu ve ikincisi aile birleşiminde Almanca sınavları.
Karar öncelikle aktif hizmet verenleri ve ticari bir girişimde olan kişileri kapsıyor.
Akıllı bir hukuki destekle bu karardan çoğunluğun faydalanması mümkün olacaktır.
Almanya da sportif, ticari, külterel bir hizmet sunmak zor olan bir olay değildir.
Fakat öyle bir girişim bile gerekli değil. Turistlerin durumu.
1973 senesindeki Almanyadaki uygulamaya bakdığımız zaman 1980 senesine kadar calışma amacı olmayan bir kişi 3 aydan fazla olmayan bir süre için Almanya’ya vizesiz giriş yapabiliyordu. Bu uygulama 1980 senesinde iptal edildi.
ATAD AB Vatandaşları yönünde verdiği kararlarda, hizmet hürriyetliği pasif hizmet sektörünü kapsadığını 1989 senesinde Cowan (C-186/87) ve 1999 senesinde Calfa (C-348/96) davalarında hüküm etmiştir.Pasif hizmet özgürlüğünden yararlananlar Turistler demiştir.
Turistler ekonomik bir faaliyet yürütmeli gerekiyor (alış veriş yapmak, tedavi olmak vs.) ve bu anlamda hizmet özgürlüğünden faydalana biliceklerdir.
Soysal kararı direkt olarak Turistleri kapsamasa da Şengen Sözleşmesine bir darbe olarak değerlendire bilinir. ATAD Katma Protokolünün Şengen Sözleşmesinden üstünlüğünü savunmuştur ve AB Ülkelerine siz tek taraflı Türkiye ilen imzaladığınız bir Sözleşmeden vazgeçemesiniz demiştir. Siyasi baskılara rağmen hukukun üstünlüğünü savunmuştur.
Tır şöförleri uzun süren hukuk zaferlerine ulaştılar artık bir turist veya yaşlanmış akrabasını yanına getiremiyen birisi böyle bir cesur girişimde bulunması gerek.
Karar Almanca Sınavlarını etkiliyor mu?
Meslektaşım Stefanie Weh yürürlükte olan ikamet kanunundaki 30 Maddesinde öngörülen Almanca Sınavlarının ve Ikamet Kanunu Yönetmeliğinin 41 Maddesini dikkate alarak uygulamanın Türk Vatandaşları açısından hukuksal bir temelinin olmadığını açıklamıştır.
30 Maddede bazı Ülkeler için sınavlar açısından istisnalar öngörülmüştür. Bu istisnalar Almanyaya vizesiz girişe bağlıdır.
Mahkemeler önünde Almanca bilme şartı aranmadan Almanya’ya gelme hakkım var diye dava açılması gerek.
Avukat Ünal Zeran 20.02.2009
ADALET DIVANI’NIN SOYSAL KARARINA ILISKIN IKV DEGERLENDIRMESI
Avrupa Topluluklari Adalet Divani, kamuoyunda “Türk vatandaslarina yönelik vize uygulamasi davasi” olarak bilinen Soysal-Salkim-Savatli davasina iliskin kararini, bugün açiklamistir. Kararin ne getirdigini belirtmeden önce, Avrupa Adalet Divani’nin, üye devletlerden gelen siyasi baskilara ve Avrupa Komisyonu’nun Hukuk Servisi’nin bugüne kadarki görüslerinin aksi yönündeki mütalâasina ragmen, hukukun üstünlügü
dogrultusunda karar vermesinin çok önemli oldugunu belirtmek gerekir.
Kararin sonuçlarina gelince, söylemek gerekir ki, bu karar, hukuki anlamda, daha önceki kararlardan (Abatay-Sahin, Tüm ve Dari gibi) sonra yeni bir adim teskil etmektedir. Söyle ki, bu kararlarda, Adalet Divani, zaten, Katma Protokol’ün 41. maddesinin 1. fikrasi (standstill hükmü) uyarinca, üye devletler tarafindan hizmet sunmak (veya almak) veya is kurmak amaciyla AB ülkelerine giden Türk vatandaslarina
uygulanan maddi ve usuli kosullarin agirlastirilamayacagini açikça ifade etmisti. Bu noktada esasinda vizenin de, hukuka uygun bir yorumla, Türk vatandaslarinin durumunu agirlastiran usûli bir önlem (yani yeni bir kisitlama) oldugu açikti. Fakat bugün açiklanan kararla, Katma Protokol’ün üye devletlerde yürürlüge girdigi tarihte olmayan vize uygulamasinin, 41/1. madde uyarinca yeni bir kisitlama ve bu itibarla da yasak oldugu açikliga kavusturulmus bulunmaktadir.
O halde bu karar isiginda Türk vatandaslarinin AB ülkelerine giriste vize mecburiyetine tabi tutulmasina iliskin hukuki durum su sekilde özetlenebilir:
Eger bir AB üyesi devlet, Katma Protokol’ün yürürlüge girdigi tarihte (ki bu tarih, söz konusu Protokol’ün yürürlüge girdigi 1 Ocak 1973 tarihinden baslamak üzere, her bir üye devlet için AB’ye üyelik tarihidir) söz konusu 41/1. madde hükmü kapsamindaki Türk vatandaslarina (hizmet sunmak veya almak veya is kurmak amaciyla AB ülkelerine giden Türk vatandaslari) vize uygulamiyor idiyse, bugün de uygulayamayacak; uyguluyor idiyse de, bunun sartlarini agirlastiramayacaktir.
Ancak bu noktada bazi hususlari da hatirlatmakta fayda vardir:
1. Öncelikle bu durum, Katma Protokol’ün 41/1. maddesinin kapsamina giren Türk vatandaslarini kapsamaktadir. Basta isadamlari olmak üzere, avukat, sporcu, doktor ve akademisyenler ile turizm, ögrenim veya tedavi amaciyla AB ülkelerine giren Türk vatandaslari, bu kapsamda degerlendirilebilir.
2. Ikinci olarak, yine yukarida da belirtildigi gibi, burada geçmise gidilerek bakilacak tarih, her bir üye devlet için Katma Protokol’ün kendi hukuk düzeninde yürürlüge irdigi tarih, yani Birlige üyelik tarihidir. Örnegin bugün sonucu açiklanan davadaki devlet olan Almanya için bu tarih 1 Ocak 1973 iken; örnegin Ispanya için 1986 ve Romanya için 2007’dir. Bu itibarla, bir üye devlet, ancak bu tarihte vize uygulamiyor idiyse bugün uygulamasi, hukuka aykiri ve yasak olacaktir.
Örnegin olayda Almanya için bu tarih 1973 oldugundan, Adalet Divani, geriye dönerek o tarihte yürürlükte olan Alman mevzuatina bakmis ve o tarihte 41/1. madde kapsamindaki Türk vatandaslari için vize uygulamasi olmadigindan, bugün böyle bir uygulamayi hukuka aykiri bulmustur. Ancak bir üye devlet, Birlige üye oldugu tarihte zaten Türk vatandaslarina vize uyguluyor idiyse, bugün de uygulamasi, en azindan 41/1. madde açisindan hukuka aykiri olmayacaktir. (Ancak bu noktada, her ne kadar, üye devletlerin, Birlige üye olduklarinda acquis communautaire denilen tüm topluluk müktesebatini kabul ettigi gerekçesiyle, tüm üye devletler için, Katma Protokol’ün yürürlüge girdigi tarih olan 1 Ocak 1973’in esas alinmasi gerektigi de savunulabilirse de, Adalet Divani’nin konuya iliskin yaklasimi yukaridaki gibidir.).
3. Son olarak da, Avrupa Birligi Hukuk sisteminin kendine özgü yapisi geregi, milli hukuklarin aksine, ATAD kararlarini cebren uygulatacak bir mekanizma mevcut degildir. Yani bu nitelikteki bir ATAD kararinin fiilen uygulamaya geçirilebilmesi için, üye devletlerin, hukukun üstünlügü ilkesine saygi çerçevesinde kararin uygulamasina yönelik önlemler almasi gerekmektedir. (Ancak ne yazik ki, bu yaklasim, bugüne kadar üye devletlerden görülmemistir.) Bu itibarla öncelikle belirtilmesi gereken husus, bu kararin, hemen yarin belli Türk vatandaslarinin AB ülkelerine vizesiz girebilmeleri sonucunu dogurmadigidir. Burada yapilmasi gereken, öncelikle diplomatik kanallar, siyasi iliskiler ve ikna çabalari yoluyla, tüm üye devletlerin, bu (ve daha önceki benzer) kararlari, davadakilerle ayni durumda bulunan tüm Türk vatandaslarina tesmil etmelerini saglamaktir.
Ancak yine bu noktada belirtelim ki, her ne kadar bu kararin somut anlamda bir seyler getirebilmesi, dedigimiz gibi, üye devletlerin tavrina bagli ise de, artik, Katma Protokol’ün yürürlüge girdigi tarih olan 1 Ocak 1973te yürürlükte olmayan vize uygulamasinin su anda olmasi, Birligin en üst yargi mercii tarafindan açikça hukuka aykiri ilan edildiginden, üye devletlerin buna uygun adimlar atmamasi halinde, vize uygulamasindan zarar gören Türk vatandaslarinin milli mahkemeler nezdinde tazminat davalari açmalarinin da yolu, kanimizca açilmistir.
Avrupa hukukunu yorumlamakla görevli en üst adli makam olan Adalet Divani’nin tüm üye devletleri baglayan bu karari, otomatik olarak yerlesme ve hizmet sunma serbestîsi baglaminda vize uygulamasinin kaldirilmasi sonucunu saglamasa da, Türk vatandaslarinin söz konusu haklari açisindan önemli bir avantaj dogurmaktadir. Bundan sonra bu ve benzeri kararlarin etkilerinin uygulamaya yansimasi açisindan hükümetin, ilgili kamu kurumlarinin ve sivil toplum kuruluslarinin yer alacagi bir eylem plani olusturmak yerinde olacaktir. Bu baglamda, IKV, Türkiye Odalar ve Borsalar Birligi ve bu davada Türk vatandasi davacilarin avukatligini yapan Alman Hukukçu Dr. Rolf Gutman ile Türk vatandaslarinin karsilastigi bu gibi hukuki sorunlarda isbirligini sürdürecektir.
Ahmet Burak Bilgin Iktisadi Kalkinma Vakfi Uzman Yardimcisi
Kaynak: http://www.ikv.org.tr/images/upload/file/bilginotu.pdf
Avukat / Rechtsanwalt Ünal Zeran
Schulterblatt 124
D-20357 Hamburg
Bürogemeinschaft Schulterblatt 124
Tel. 040-43 13 51 10
Fax 040 43 25 17 60
Diese E-Mail-Adresse ist vor Spambots geschützt! Zur Anzeige muss JavaScript eingeschaltet sein! internet www.bg124.de